Cumartesi, Kasım 25, 2006

...'NE

Dün akşam youtube'da can sıkıntısıyla karışık oyalanma maksatlı turlarken yıllaaaardır görmediğim bir arkadaşım ve minik oğlunun görüntüleriyle karşılaştım. Çok şaşırdım, her nedense içim pır pır oldu filan.

Çocuklarla ilişkilerim her daim mesafeli olmuştur, ne ben onları sevebildim ne de onlar beni. Hatta çocuk sahibi olmak gibi bir düşüncem dahi yoktu yakın bir zaman kadar. Şimdilerde kardeşim her aradığında teyze oluyorsun cümlesini duymak için yapışıyor telefona kulağım. Henüz duyamadım ama bekliyorum. Kötü bir evlat, kötü bir abla, kötü bir arkadaş, kötü bir sevgili olabilirim ama muhteşem bir teyze olacağımdan eminim, nedense.

Meltem turnede, İstanbul'da sanırım hala, Ayak Bacak Fabrikasını döktürüyorlar yine. Sevgilim de İstanbul'da, o toplantı senin bu fuar benim dolaşıyor. Akşamları da muhtemelen o Reina senin bu New Yorker benim yapıyordur.Ben her akşam annemle kukumav kuşları gibi bir elimde ince belli bir elimde ( öhhö ) pencere önü sefası yapıyorum. Bir yerlere gitmelerim geldi, feci geldi.

Yaklaşık altı ay evvel yaptığım kısık sesli tartışmada söylemem gereken son cümle aklıma ancak dün akşam geldi. Bu hazırcevaplılığımla ne kadar övünsem azdır.

Çarşamba, Kasım 22, 2006

BIDI BIDI


Kursa başladığım gün saygıdeğer hocamız bu bilmem kaç ay boyunca işleyeceğimiz konuları biiir biiir saymıştı. Html ve Dreamweaver'ı bitirdikten sonra Java script'e geldi sıra. Ben dili öğreneceğimizi sanıyordum, oysa internet aleminden beğendiğimiz Java script kodlarını nasıl iç ederizi öğrenecekmişiz / öğrendik. || Dedikodu yapacağım kimse kusuruma bakmasın || Okulda öğrendiklerinin üstüne bir taş dahi koymayı başaramamış hocamıza iki hafta önce işine ilgi ve sevgi duymadığını düşündüğümü söylemiştim. Bu eleştiriye karşılık vakitsizlikten dem vurmuştu. Bu hafta sörvayvır heyecanını paylaşırken arkadaşlarla bilmem nerede yayınlanan big brother'ı netten nasıl izlediğini ballandıra ballandıra anlattı. Vakti yokmuş. Hıh.

Şeffaf sütyen askısı nasıl abuk bir icattır.

İnci şeklinde gri bir kolye aldım, çok güzel.Bir çift gri ayakkabım olsun istiyorum, bugün göz gezdirdim biraz ama bulamadım. Nine West'te gördüm bir tane, istediğim o değildi.

Çok çalışıyorum bu aralar, annemle iki satır dedikodu yaptıktan sonra saat 22:00 gibi cup yatağa. ( Dayım gelinine 38.000 ytl'ye piyano almış, düğün hediyesi.)

Salı, Kasım 21, 2006

ACI YOK ACI YOK...


Bir iki yıl evvel yaptığım Ankara seyahatimde attığım alışveriş turundan bana miras bugün giydiğim ayakkabılar.O kadar çok beğenmiştim ki 38 numara kalmadığı halde, ayağımı binbir güçlükle tıkıştırdığım 37 numarasını almakta bir sakınca görmemiştim.Üstelik topuklarının maşallahı var.Evde bir iki deneme yapmama karşın şimdiye dek giyme cesareti gösterememiştim.Bu sabah gözümü kararttım ve zavallı ayaklarımı o güzel ayakkabıların içine soktum.Sabah 07:35 gibi evden çıktığımı düşünürsek 10 saattir acı çekiyorum demektir.Acının dozu her geçen dakika artmakta üstelik.Bunca şişkinlikten sonra ayaklarımın tekrar sığacağını bilsem çıkarıp zavallıcıkları şenlendireceğim ama ı ıh.

Aslında bütün dertlerimi anlatmak istiyorum, 36 bedenden 38'e yükselişimi, onca kıyafetimin içine giremediğimi, fakir fukaraya ya da eş dosta hediye edemeyecek kadar maddiyatçı, mülkiyeçi bir bünyem olduğunu, gardırobumu açtıkça boynumun nasıl büküldüğünü, gözlerimin dolduğunu filan anlatmak istiyorum ama ayaklarımın acısı müsaade etmiyor.

Cumartesi, Kasım 11, 2006

ÜFF

İçimde bir sıkıntı, bir sıkıntı sormayın efendiler.

Kurstan çıktım, kuaförde fön - kaş operasyonu yaptırdım ve şirketin yolunu tuttum. Efes Pilsen’in geleneksel Blues Festivali’ne katılmayı düşünüyordum. Bütün kankalar orada olacak. Uzun zamandır deklanşörü parmağıma değmemiş fotoğraf makinemi bile çantaya attım sabah evden çıkarken. Çanta dediğim resmen bavul, yok yok içinde, hafif sağa eğik yürüyorum. Geçen yıl olduğu üzeri negro Maykıl Pavırs amcam yine döktürecek, coşacak, coşturacak. Ancak benim bugün, bir elimde Miller bir elim belimde omuz titretmeye mecalim yok. Eve gidip tv karşısında yuvarlanmak istiyorum.Portakallarım, mandalinalarım beni bekliyor.Gidersem pişman olmaktan korkuyorum.Pişman olsam da dönemem, üşenirim, biliyorum.Öyle bekliyorum şimdilik.

Çarşamba, Kasım 08, 2006

BİR İKİ

Saçlarım kararmadı ama bugün kendimi kara kara düşünür buldum.Niye mi ? Gelmiş geçmiş en değerli adamım işten ayrılmak/ ara vermek zorunda kalıyor ve sebep bir kez daha gebelik. ( Hem de tehlikelisinden ) Bu kaçıncı saymadım ama bu işte bir iş var diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

1- Bit pazarına nur yağdıracak kadar uğurluyum, uğurböceğiyim.
2- Öyle meymenetsizim ki elemanlar akşam eve gidince yaşadıklarını unutabilmek için kocalarına daha bir sıkı sarıldılar.

Şimdilik bilemiyorum.Bildiğim,

Ya daha çok çalışacağım ( nette bunca fink attığıma göre epey boş vaktim var )
Ya da o pozisyona yeni eleman yetiştirmek zorunda kalacağım ( İşte bu kısım hayli meşakkatli, bu sektörde yıllardır çalışan biri olsa dahi eğitimi aylar sürüyor ve ben sürekli sahte gülümsememi takınıp hayalimde o elemanın boğazını sıkıyor oluyorum.)

Yoruluyorum.

1- Alıp başımı buralardan gidesim var.
2- Var.

_ _ _ _ _

Ek: Depreşmiş eski hayal,

Bir gün açacağım bakkal tükanı.Önüne iki tabure atıp, yan taraftaki çay ocağından gelen çayları hüpürdeterek tavla oynayacağız Vetfatos'la.Eti puf, jelibon ve tipitip bağımlısı müşterilerim okul çıkışı dükkanı basacak.Akşam ezanını müteakip kepenklerimi indireceğim tangır tungur.Sonra kazandığım üç kuruşu yiyeceğim eş dostla güle eğlene/cayır cayır.

Salı, Kasım 07, 2006

RENKLER

Kursta tasarımcılık oynama işini epey ilerlettik.Html kodlarıyla bir ay boyunca oynaştıktan sonra Dreamweaver'a geçiş yaptık.Şimdi birbirinden KÖTÜ web siteleri tasarlıyorum, gözlerimin gelişmemiş renk ayarının buna katkısı büyük.Her eserimden sonra süslü sevgilimin NAPTIN MASLAHATGÜZAR, GÖMLEĞİNİN RENGİ CEKETİ ÖLDÜRMÜŞ ve benzeri eleştirilerini hatırlıyorum.Ben istemez miyim enfes siteler tasarlamak, öldürmeyen gömlekler giymek.İsterim.Renklerle aramı düzeltmeliyim bir an evvel.

_ _ _ _ _


Saçımı siyaha boyatmaya karar verdim.Bugün akşama kadar vazgeçmelerim beni ziyaret etmezlerse yarın kapkara saçlarım olacak.
_ _ _ _ _

Perşembe, Kasım 02, 2006

KIŞ


Artiz bacım, 3. sivil paşa ( 1. Zeki Müren, 2. ben), pek kıymetli arkadaşım Meltem ( paşa ) şehre dönüş yaptı.Haliyle geç saatlere kadar muhabbet, evlerimizi abuk subuk disco ortamlarına dönüştürme, alkolün sınırlarını zorlama ( bunu genelde Meltem yapar, benim bitmek bilmeyen kadehim ona eşlik eder ), battaniye, şarap, ağır - ağdalı muhabbetler eşliğinde terasa tüneme faaliyetlerimize bir iki gün içinde başlarız.İngiliz İlkay dün akşam aradı. Kıskançlıktan bitap düşmüş olduğu sesinden anlaşılıyordu ( itiraf etmiş de olabilir ).Hayat şu an baktığım yerden bir hayli güzel.

_ _ _ _ _ _




Saçlarımın yıllar itibariyle at kılına dönüştüğünü gözyaşları içerisinde izliyorum.Ne olmuştu da o güzelim sırma! saçlarım kıla dönüşmüştü.Ya dünyanın parasını savurup aldığımız o bilmem ne marka şampuanlar, kremler sonracıma diğer bakım ürünlerinde bir tuhaflık var ya da insan yaş aldıkça ( tamam, yaşlandıkça ) saçları at kılı olur.Şu sıralar gördüğüm bütün kadınların saçlarına dokunmak istiyorum çaktırmadan, şimdilik ellerime hakimim.

_ _ _ _ _ _